30 Haziran 2016 Perşembe

SÖZ

 
''Kibir nedir? Kendinden habersizliktir!
Güneşten haberi olmayışı gibi buzun...''
 
                                                     Hz. Mevlana

29 Haziran 2016 Çarşamba

Can Atilla - Hamamda Ilk Gözyaslari





Hüzün var yüreğimde. Bir okyanus derinliğince hüzün.

Sadece şunu fısıldayabiliyorum kendime. Sabır...

_Sade_

Dinle...


 
 

Ne giydiğiniz son moda giysiler güzelleştirir sizi
Nede ışıltılı aksesuarlar
Ne pahalı marka elbiseler güzelleştirir sizi
Nede kürk mantolar
Ne giydiğiniz iyilik kisvesi güzelleştirir sizi
Nede giydiğiniz üniforma
İnsanlığı giymeyi deneyin bir de
İnanın çok yakışacak
 
_Sade_
 
 

22 Haziran 2016 Çarşamba

John Legend - All of Me



Severek dinlediğim, ruhuma iyi gelen şarkılardan biri. Kulağınızdan geçip ruhunuza ulaşması dileği ile. İlla Aşk ile.

Güzellik ve Çirkinlik

 
 
 
Bir gün Güzellik ve Çirkinlik bir deniz kıyısında karşılaştılar. Ve dediler:''Haydi, denize girelim.''
Ve giysilerini çıkartıp sularda yüzdüler.
Bir süre sonra, Çirkinlik kıyıya dönüp Güzelliğin giysilerine büründü ve yoluna gitti.
Güzellik de denizden çıktı; kendi giysilerini bulamadı; ama çıplak olmak utandırıyordu onu; çaresiz Çirkinliğin giysilerine büründü. Ve yoluna devam etti Güzellik.
O gün bugündür erkekler ve kadınlar onları birbirine karıştırır.
Ancak içlerinden Güzelliğin yüzünü önceden görmüş kimileri vardır ki, giysilerine bakmaksızın tanırlar onu.
Ve yine Çirkinliğin yüzünü bilen kimileri vardır ki, giysi onu gözlerinden gizleyemez.

                                                                                                                         Halil Cibran

21 Haziran 2016 Salı

Dinle...

Dikkatimi çeken, özellikle çocuklar söz konusu olduğunda rahatsızlık duyduğum bir durum var. Çok tercih etmesem de arada sırada korku filmi izlerim ki bu konuda son derece seçici davranırım. Abartılı şiddet ve kan sahnelerinin insan ruhuna ve psikolojisine hiç bir faydası olmadığını düşünürsek bu tarz filmlerden, hatta görsellerden mümkün olduğunca uzak duruyorum.
 
Şimdi dikkat çekmek istediğim ve rahatsızlık duyduğum konu bu sektörün görsel boyutu. Caddelerde zaman zaman çeşitli film afişleri görüyoruz. Geçtiğimiz günlerde İstanbul'un işlek caddelerinden birinde neredeyse insan boyunda diyebileceğim kadar büyük bir film afişi gördüm. Yaşım küçük değil fakat adeta ''ben buradayım'' diye bağıran bu afiş beni rahatsız etti. ''Bu nedir yaa!'' Demekten kendimi alamadım.
 
6-7 Yaşlarımda yaşadığım bir olayı aktarmak istiyorum. Oturduğumuz mahalledeki bir kaç cumbalı evden birine misafirliğe gitmiştik. Evin cumbalı tarafından sokağı izlerken İki genç görmüştüm. Birinin yüzünde o dönemlerde kırtasiyelerde satılan arkadan lastikli zombi görünümlü plastik bir maske vardı. Onu gördüğüm an inanılmaz korkmuş ve annemlerin yanına kaçmıştım. O yıllarda şiddet içerikli televizyon programı ve oyunlar şimdiki kadar yaygın değildi. Günümüzde dah ayaygın maalesef. Fakat yine de bir çocuğun şehrin en işlek caddelerinden birinde böyle bir görselle karşılaşması onu olumsuz etkiler, korkutur diye düşünüyorum. Bende hepimiz gibi bir zamanlar çocuktum. Halada geçen zamana rağmen çocuk yanım ağır basar.
 
En son  bu sabah caddeden geçerken karşılaştığım film afişini görünce duyduğum rahatsızlığı paylaşmak istedim. Blog sayfamda bulunmasından bile çokta hoşnut olmayacağım söz konusu iki görseli paylaşmak istiyorum. Bir çok şeyi yaparken çocukları unutuyoruz. Onların olaylardan nasıl etkilenebileceğini düşünmüyoruz maalesef.




Hayal ürünü ile gerçeği tam manasıyla ayırt demeyen yaştaki çocuklar için böyle görseller sizce ne ifade eder?
Bunları yapan yetişkinlere söylüyorum. Siz de bir zamanlar çocuktunuz. Ne çabuk unuttunuz...

_Sade_

20 Haziran 2016 Pazartesi

YAŞAMI FOTOĞRAFLAMAK



Yılda binden fazla fotoğraf çeken, fotoğraf sanatçısı David Leek' e yakın bir dostu: ''Fotoğraf makineni sürekli yanında taşımanı anlıyorum. Önemli bir olayla karşılaşırsan bunları fotoğraflayıp basına satarak yüksek miktarda paralar kazanmak istiyorsun,'' der.
 
Dostunun bu yorumuna David Leek şu cevabı verir:
''Benim fotoğraf çekmedeki amacım yaşamı daha iyi gözlemleyebilmek içindir. Makinemi hep yanımda taşıyorum ki bu hayata karşı uyanık olmamı sağlıyor. Eğer dikkat etmeseydim, tembelleşir ve şeftali ağacımızdaki yeni çiçekleri ya da taraçamda yaşayan bir kertenkelenin renklerini fark edemeyebilirdim.''
 
 
 
Fotoğraf çekmek başlı başına büyülü bir dünya diye düşünüyorum. O an' ı durdurmak, her ayrıntısı ile görebilmek, bakarken insanı bambaşka duygulara sürüklüyor. Fotoğrafçı David Leek'in de dediği gibi '' fark edebilmeyi'' sağlıyor. Bunun yanı sıra , görme duyumuzu ve beynimizi de bir fotoğraf makinesine benzetiyorum ben. Görmeyi bilen gözlerden geçen her görüntü, beynimize nakşoluyor. Anılar adını verdiğimiz fotoğraf albümüne dönüşüyor adeta. Bakmakla görmek arasındaki farkı burada ayırt ediyor insan. Ve tüm bunlar hisseden bir kalbin neticesinde oluyor. Hissedebilen bir kalp, görmeyi bilen gönül gözü...
 
_Sade_

14 Haziran 2016 Salı

Dinle...

Yaşam haritasında yol alırken kokunun insanı bazen çocukluğuna, bazen de geçmişe götüren o büyüleyici etkisinden bende nasibimi aldım.
 
Yanan çalı çırpı kokusu bana köyümüzü hatırlatır mesela. Çünkü köyümüze her gittiğimde bu kokuyu mutlaka duyumsarım. Güneş kremi kokusu da deniz, kum ve güneş üçlüsünü barındıran yaz tatilini anımsatır.


Biçilmiş ot kokusu hemen baharı anımsatır mesela. Birde çocukluğumun geçtiği, bahçesinde kumru ötüşlerini dinlediğim o küçük evimizi. Tost kokusu sahuru anımsatır, çünkü her sahurda bıkmadan usanmadan mutlaka kaşarlı tost yerim. Fırından yeni çıkmış ekmek kokusu yine çocukluğumu anımsatır. Mahalle bakkalından koşturarak aldığım sıcak ekmeğin köşesini eve gelene kadar dünyanın en güzel ekmeğini yiyormuşçasına zevkle yiyişimi. Poğaça kokusu ve kek kokusu annemin çocukken okula götürmem için yaptığı bu iki güzelliği hatırlatır.

 

 
Ne zaman yeni sönmüş ,dumanı tüten bir mumun kokusunu alsam doğum günleri aklıma gelir. Uhu ve pastel boya kokusu ilkokuldaki resim dersimizi... Karpuz kokusu Bodrumu hatırlatır bana. Çünkü gerçekten Bodrumun denizi ilginç bir şekilde karpuz gibi kokuyordu :) Ve mangal kokusu, sokakları buram buram kebap kokan memleketimiz Adana' yı anımsatır.

 
 

Denizin kokusu ise huzuru. Benim için deniz = huzur demek...





Düşünürken bile yüzümde tebessüm belirmesine neden olan bu kokuların hayatımdaki yeri paha biçilemez. Dilerim bu yazıyı okuyan herkesin yüzünde de  biraz olsun tebessüm belirir. Hem de en mis kokulusundan.

_Sade_

Can Atilla / Mara Despina


YUSUF İLE ZÜLEYHA

 
Aşkın kendisi miydi güzel olan, yoksa Yusuf'un güzelliği miydi ? Yusuf'un gözlerine dalıp yanmak mı aşk, kuyuya atılıp ölmek mi ? Aşkını zindana gönderip, bir daha görmemeyi tercih eden Züleyha mı iradeli, Züleyha'nın isteklerine boyun eğmeyen Yusuf mu ? Efendisine aşık olan Yusuf mu daha özgüvenli, yoksa kölesine aşık olan Züleyha mı ?
 
 
 
 

9 Haziran 2016 Perşembe

Söz...

 
Eğer insanlar sadece cezalandırılmaktan korktukları
yada ödüllendirileceğini umut ettikleri için iyi kalplilerse;
 o halde gerçekten çok acınacak haldeyiz.
 
Albert Einstein


MUTLULUĞUN PEŞİNDEN GİTMEK



500 kişi bir seminerdeydi. Birden konuşmacı durdu ve bir grup çalışması yapmaya karar verdi. Herkese bir balon vererek başladı. Herkes gazlı kalemle balonuna adını yazmalıydı. Sonra bütün balonlar toplandı ve bir odaya kapatıldı.
 
Katılımcılar odaya alındı ve 5 dakika içinde üzerine isimlerini yazdıkları balonu bulmaları söylendi. Herkes deli gibi kendi adını aramaya başladı, insanlar çarpıştılar, bir birlerini ittirdiler, tamamen bir kaos ortamı oluştu.
5 dakikanın sonunda kimse kendi balonunu bulamamıştı.
Konuşmacı bu sefer herkesin bir balon almasını ve üzerinde adı yazan kişiye o balonu vermesini söyledi. Bir kaç dakika içinde herkes kendi balonuna kavuşmuştu.
Konuşmacı dedi ki: "Yaşamımızda bunu görüyoruz. Herkes deli gibi mutluluğu arıyor ve nerede olduğunu bilmiyor. Bizim mutluluğumuz başkalarının mutluluğunda gizlidir. Onlara mutluluk verin; sizinki size gelir. Ve insanların yaşam amacı da budur.. Mutluluğun peşinden gitmek."
 
Tiffany Moore

Rumi' den...

 
 
 
 
Öyle karanlık bir geceyim ki aya isyan ettim.
Öyle kimsesiz ve yoksulum ki, yine de sultana isyan ettim.
O güzeller güzeli lütfetti de çağırdı beni,
Gitmiyorum evine, yoluna izine isyan ettim...
İnatlar etse sevgilim, üzse beni, yine de "âh" demeyeceğim, "Âh" çekmeye de isyan ettim..
Parayla, şanla, mevkiiyle çelmek isterler aklımı,
Bilmezler paraya da, şana da, mevki ye de isyan ettim..
Paslanmış bir demir zerresiyim ama yine de mıknatıslara isyan ettim..
Kuru bir saman çöpüyüm ama kehribarlara isyan ettim..
Öyle bir zerreyim ki ben, isyan ettim dört unsura..
Havaya, ateşe, suya ,toprağa; İsyan ettim beş duyuya..
Beş altı dediğin nedir ki senin..
Öyle bir zerreyim ki ben, bir olan Allah'a isyan ettim..
Sen bu söze dayanamazsın, çünkü suyun dışındasın..
Şems'e benzediği için ben, güneşe isyan ettim.

4 Haziran 2016 Cumartesi

Brad Cohen... Gerçek bir motivasyon hikayesi





Geçtiğimiz günlerde işe gitmek için bindiğim otobüste karşımdaki koltuğa bir lise öğrencisi oturdu. Farklı davranışları dikkatimi çekti . Önce ne olup bittiğini anlamaya çalıştım ve ister istemez bir - iki kez genç arkadaşa baktım. Sonra bir rahatsızlığı olduğunu fark ettim ve dikkatimi başka yere verdim. Sonraki bir kaç gün  o genç arkadaşımızın oturduğu koltuğu her gördüğümde bunun nasıl bir rahatsızlık olduğunu düşündüm. İsmi yada sendromları hakkında hiç bir bilgim yoktu. Ve bir süre önce bu video ile karşılaştım. 

Gerçek bir hayat hikayesinden uyarlanan bu kısa filmin hem bana hemde bu hastalık hakkında bilgisi olmayan yada az bilgisi olan bir çok kişiye farkındalık anlamında ışık tutacağına inanıyorum. Bu film bir şeyi daha fark etmeme sebep oldu. O genç arkadaşımız ne kadar güçlü, ne kadar özgüvenliymiş. Çünkü bu tarz hastalığı olan insanlarda kendini dış dünyadan soyutlama isteği, insanların tepkilerinden çekinme gibi hayatlarını kısıtlayan durumlar söz konusu olabiliyor. Kendi başına toplu taşıma aracına binip insan içine karışmak , okula gitmek herkesin kolay kolay yapabileceği bir şey değil. Allah o genç arkadaşımızın ve şifa bekleyen tüm insanların yardımcısı olsun , duam budur. 
Bu kısa filme emek harcayan ve kendi adıma bir nebze olsun farkındalığa sebep olan tüm canlara sonsuz teşekkürler. Yaşam haritamızda yol alırken farkı fark etmek dileği ile.

_Sade_